Muhtemelen Avrupada futbola en çok ilgi duyan, rakip bulamayınca kendi aralarında kavga edecek kadar  ateşli taraftarlara sahip ...

Her seyden az bişey bilmek mi Bişilerde yürüyüp gitmek mi?




Muhtemelen Avrupada futbola en çok ilgi duyan, rakip bulamayınca kendi aralarında kavga edecek kadar ateşli taraftarlara sahip olan, maçlara sokaklarda başlayıp halı sahalarda devam eden büyük bir kitleye sahip ülkelerden biriyiz. Ama nüfusu 1/4 ümüz olan Hollandada 1 milyon lisanslı futbolcu varken bizde bu rakam 300 binlerde. Başarılarını karşılaştırmak zaten anlamsız olacaktır. Çoğumuz farkı tahmin ediyoruzdur.
Bunun gibi nicelik-nitelik üzerine bir çok karşılaştırma yapılabilir. Sebepleri muhakkak çoktur ama ben birazdan sadece başlıktaki olaya değinmek istiyorum. 

O kadar sosyal görünen bir millet olmamıza rağmen - sürekli meşgul olmamız, zamanımızın olmaması, tam ben de seni arayacaktım, facebookta sürekli fotoğraf ve aktivite paylaşımları, haftasonu doluyum...- neden işimiz dışında bir alanda uzman olamıyoruz? Kurslarımız, halı sahalarımız, spor salonlarımız, workshoplar... hep tıklım tıklım. İş çıkışı bir yerlere yetişmeye çalışıyoruz, hafta sonları hep bir planımız var. Bu durum İstanbul gibi büyük şehirlerde daha da fazla.


Her şeyi bilmek mümkün mü?

Bunun sebepleri arasında en çok dikkatimi çeken, her şeyi bilmek, her şeye katılmak konusundaki ısrarcı tavrımız. Belki bu bizleri daha sosyal, daha cool gösteriyor olabilir. Ama sonucunda her şeyden az bilen bir toplum haline geliyoruz. Dans kurslarının çoğunda 3.kur açılamıyor, devamlı başlangıç seviyesi sınıfların kampanyalarını, reklamlarını görüyoruz. Fotoğrafçılık başlangıç kursunda  10-15 kişiye ulaşılırken, 2. seviyede katılım 5 kişiyi geçmediğinden yine açılmıyor. Spor salonlarını zaten saymıyorum. Ortalama 3 ay gidiliyor. Yazık  o yıllık olarak ödenen o uçuk rakamlara. Bu gösteriyor ki, o tıklım tıklım gördüğümüz kurslarda, aktivitelerde, sportif faaliyetlerde en fazla 2.seviyede katılımcılar var. Kısaca hep amatör ligde kalıyoruz. Yürüyüp gidenlerimizin oranı inanılmaz düşük.

Bunun çözümü ise, nasıl ki kariyerimizde, hayatımızda bazı hedeflerimiz olur, aynı şekilde hobilerimizde, gelişmek istediğimiz alanlarda da bir hedef belirlemeliyiz. Haftada en az 5 gün çalıştığımızı düşünürsek, kadırabileceğimiz yük 2 hobi/kurs civarındandır. Ben, halk oyunları-fotoğrafçılık ve ispanyolca 3 lüsünü seçmiştim. İspanyolca ve fotoğrafçılıkta orta ile ileri seviye arasına ulaşmışken, halk oyunlarında kütüklüğe devam ediyorum ama umudum var. Karakalem çalışmasını çok istiyordum ama bir dur dedim kendime. İnsanın boşa çıkardığı günleri olmalı, robota dönüşmemeli.



© 2013 masumrobot.com

5 yorum :

  1. Çok başarılı tespitler ve başarılı bir yazı. Yapıcı, çözüm bulmaya yönelik güzel bir eleştiri yazısı olmuş.

    YanıtlaSil
  2. Evet okuyunca fark ediyor insan içinde bulunduğu durumu.Aslında var olan şeyler bunlar ama dediğin gibi hep başka bir işe merak duygusu olduğu için tek bir alanda gelişim gösteremiyoruz ve bir çok alanda da amatör seviyede kalıyoruz.

    YanıtlaSil
  3. güzel tespitler.. yurtdısında "türk gibi baslamak" diye bir deyim var kötü anlamda.. maalesef herseye gözü kapalı dalıyor, ama sonunu getiremiyoruz.

    YanıtlaSil
  4. Sana katilmiyorum,insanlar nasil bir seyler satin aldiginda kendilerini mutlu hissediyorsa, guzel anilar biriktirdiginde de kendini mutlu hisseder.Bu da şu demek oluyor: Ne kadar cok farkli,ilginç ani biriktirirsek mutlulugumuz o kadar artar.

    YanıtlaSil
  5. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil